Günümüzde
teknoloji hızla ilerlemektedir. Teknolojinin çok rahat kullanma alanları
bulabilen üstün yetenekli makinesi, yani bilgisayar, teknoloji ilerledikçe daha
çok geliştirilmekte ve bu durumdan dolayı daha çok kullanılarak yaygınlaşmakta,
birçok alanda kullanıma olanak sağlamaktadır. Bilgisayarın yaşamı inkar
edilemez şekilde kolaylaştırdığı ve insanların bu kolaylığı fark ederek bundan
yararlandıkları bir gerçektir.
Çocuğu, yaşantımıza bu denli giren bilgisayardan
izole etmek imkansız olduğuna göre, onun özellikle eğitim alanında bu makineden
en iyi biçimde yarar sağlaması için çaba harcanmalıdır (Arı ve Bayhan, 2002, s.
7).
Bilgisayardan bir öğretim aracı olarak yararlanılması fikri, 60’lı
yılların başında oldukça sınırlı iken, özellikle 70’li yıllarda
makrobilgisayardan daha ucuz ve kolay kullanılabilen mikrobilgisayarlara
geçişle birlikte oldukça büyük hız kazanmış bulunmaktadır. Bugün bilgisayarlar,
özellikle endüstriyel yönden gelişmiş ülkelerde çok çeşitli kullanım alanlarının
dışında, okullara da girmiş bulunmaktadır. Türkiye’de de M.E.B tarafından
okullarda bilgisayar kullanımı ve bilgisayar destekli eğitimin
gerçekleştirilmesi konusunda pek çok çalışma yapıldığı dikkati çekmektedir
(Oktay, 2004, s. 238).
Bilgisayarların
öğretimde kullanılmasının en zor fakat en fazla etkili şekli olarak kabul
edilen Bilgisayar Destekli Eğitim, kendi kendine öğrenme ilkelerinin bilgisayar
teknolojisi ile birleşmesinden oluşmuş bir öğretim yöntemi olup,
öğrenme-öğretme sürecinde bilgisayarın bir seçenek olarak değil sistemin
tamamlayıcı ve güçlendirici bir öge olarak kullanılmasıdır. Bilgisayarlar
bilginin aktarılması, ölçülmesi, değerlendirilmesi ve geri besleme;
öğrencilerin derse güdüsünün ve aktif katılımının sağlanması; öğretim düzeyinin
öğrencilerin mevcut bilgilerini ve ilerlemelerine göre ayarlanarak bireysel
farklılıkların dikkate alınması; öğretim grafik, resim, animasyon ve müzik gibi
materyallerle desteklenmesi, gibi birçok pedagojik işlevleri yerine getirmede
önemli faydalara sahiptir. Bilgisayar destekli eğitim daha güvenli ve sıkmayan,
korkutmayan bir öğrenme ortamı sağlayabilir, her öğrencinin bireysel ihtiyaç ve
yeteneklerine yanıt verebilme olanağına sahiptir, öğrenmeyi ve okulu sevmeyen
öğrenciler bilgisayar kullanarak motive edilebilir (Çelik, 2009, s. 170, 174).
Eğitimin
bireylere daha etkin bir şekilde verilebilmesi için var olan eğitim süreci bazı
evrelere ayrılmıştır. Bunların ilki ve en önemlisi okul öncesi dönem olarak
ifade edilen eğitim sürecidir. Yaşamın ilk yılları olan bu eğitim süreci
çocuğun gelişimi eğitimi açısından çok önemli bir konuma sahiptir. Okul öncesi
eğitim aslında doğumdan ilkokula kadar olan devreyi içine alan ve bu yaş
çocukların gelişimlerini desteklemeyi hedef edinen bir süreçtir (Kacar ve
Doğan, 2007).
14. Milli
Eğitim Şurasında okul öncesi eğitimi, ‘0-72 ay grubundaki çocukların gelişim
düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun, zengin uyarıcı, ve çevre imkanları
sağlayan, onların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini
destekleyen, onların toplumun kültürel değerleri doğrultusunda en iyi biçimde
yönlendiren ve ilköğretime hazırlayan, temel eğitim bütünlüğü içerisinde yer
alan bir eğitim süreci’ olarak tanımlanmıştır (MEB, 1993).
Çocuğa erken yaşlarda sağlanacak
deneyimlerle elde edilecek temel bilgi, beceri ve alışkanlıklar, çocuğun daha
sonraki öğrenim yaşantısının yanı sıra sosyal ve duygusal yaşamını da
bilinçlendirecek güçtedir. Tesadüflere bırakılmayacak kadar ciddi, bilimsel ve
sistematik bir organizasyon ile yönlendirilmesi gereken okul öncesi eğitim
hizmeti, tüm eğitim sistemimizin en can alıcı dönemidir (Kuru Turaşlı, 2008, s.
6).
Çocuklara, okul öncesi eğitim döneminde belli davranışları kazandırmak
ve gelişimlerini desteklemek için gerekli eğitim yaşantıları evde ebeveynler,
okul öncesi eğitim kurumlarında öğretmenler tarafından hazırlanmalıdır. Bu
eğitim yaşantılarından yararlanamayan çocukların gelişimleri yavaş olmakta ve
çocuklar bu olumsuz izleri yaşamları boyunca taşımaya mahkum edilmektedir
(Çoban ve Nacar, 2006, s. 2).
Teknolojinin, özellikle de bilgisayar teknolojisinin, hızla geliştiği
günümüzde artık, bilgisayarların okulöncesi ve ilkokul çağı çocuklarının
aktivite ve materyalleri arasında bir yerinin olduğunu kabul etmek
gerekmektedir. Çocukların bilgisayar destekli eğitimden yararlanmaları için
eğitimcilere büyük görevler düşmektedir (Arı ve Bayhan, 2002, s. 63).
Çocuğun
bilgisayarla hangi yaşta tanışması ve program öğrenmeye ne zaman başlaması
gerektiği sıkça tartışılmaktadır. Bu konuda oldukça farklı görüşler olmakla
birlikte; bazı eğitimciler çocuğun okul öncesi çağda bilgisayarla tanışması
gerektiğini savunmaktadırlar. Çünkü bu yaşlarda çocuklar her türlü araç ve
gerece karşı büyük ilgi duymaktadırlar ve henüz bilgisayar konusunda bir
korkuları olmamaktadır. Ayrıca okul öncesi çağda bazı temel kavramların çocuğa
bilgisayarla öğretebileceği konusunda ortak görüşler bulunmaktadır. Bu
düşüncelerden hareketle, okul öncesi ve okul çağındaki çocuklar için önceden
yazılmış bilgisayar eğitim programları bulunmaktadır. Özellikle ABD’ deki
birçok eğitimcinin ortak görüşü, modern teknolojinin simgesi olan bilgisayarı
kullanma yeteneğinin okumak ve yazmak kadar önemli olacağı çağımızda,
çocukların bilgisayarlarla erken deneyim kazanmaları gerektiği şeklindedir. Bu
konuda oldukça fazla çalışmış ve ‘Logo’ gibi çok kullanılan bir programlama
dili oluşturmuş eğitimcilerden biri Seymour Papert’tir. İlk önce Piaget ile
çalışmalar yapan Papert, ‘çocukların ney bilip, neyi bilmedikleri konusunda
karmaşanın çözülmesi halinde en değerli öğrenmenin gerçekleşeceği ve böylece
çocukların dünyalarının anlaşabileceğini’ öne sürmektedir. Bunun bilgisayarla
sağlanabileceği görüşünde olan Papert, ‘mikro dünyası’ olarak isimlendirdiği
dünyada çocuğun kendi kendini yönlendirerek, keşfederek öğrenmesi gerektiğini
savunmaktadır (Arı ve Bayhan, 2002, s. 17-18).
Okul
öncesinde bilgisayar kullanımına ilişkin yapılan bir çalışma: Hitchcock ve
Noonan'ın (2000) yaptığı araştırmada beş öğrenme güçlüğü olan okul öncesi
çocuğuna üç temel beceri öğretilmeye çalışılıyor. Bu çalışma iki koşulda
gerçekleştiriliyor. Biri Bilgisayar Destekli Öğretim (CAI) ile etkileşimli
yazılımlar ve Öğretmen Destekli Öğretimdir (TAI) . Her iki öğretim
stratejisinin de ortaya koyduğu önemli yararları vardır. Bilgisayar Destekli
Öğretimin, Öğretmen Destekli Öğretime karşı beceri ve katılım açısından
belirgin üstünlükleri vardır. Araştırma sonucuna göre BDÖ öğrenme güçlüğü olan
küçük çocukların temel becerilerinin iyi duruma getirilmesi ve ilerletilmesinde
orta düzeyde etkili olduğu bir gerçektir
(http://bote.hacettepe.edu.tr/wiki/index.php/Bilgisayar_Destekli_E%C4%9Fitim_Nedir%3F).
Okul öncesi
dönemde bilgisayar kullanımına karşı çıkanlar, televizyon ekranı ile bilgisayar
ekranı arasında bir benzerlik kurarak televizyon gibi, bilgisayarın da çocuğu
edilgin kılacağı (pasifleştireceği) ve onu çevresinden soyutlayacağına ilişkin
olumsuz eleştiriler getirmektedirler. Bu olumsuz eleştirileri getirenlerin pek
de haklı oldukları söylenemez. Çünkü televizyon izleyen çocukların
edilginliğinin aksine, bilgisayar kullanan çocuklar ekrandaki görüntüyü
hareketlendirmede etkin olmak zorundadırlar. Ayrıca, bilgisayar başında küçük
gruplar halinde çalışan çocuklar, bilgisayar ile yapacakları işler konusunda
sürekli birbirleriyle konuşur ve bu arada kendi aralarında bir bilgisayar dili
oluştururlar (Namlu, 2002, s. 3).
Eğitimci,
eğitimin olduğu her yerde önemi inkar edilemez bir unsurdur. Eğitimde bu kadar
önemli görevi ve etkinliği olan eğitimcilerin, gelişen teknoloji ile beraber
eğitime giren bilgisayarlar karışışındaki rolü ve etkinliği ne olmalıdır? Eğer
eğitimci eğitimde bilgisayar kullanırsa bunu müfredata en uygun ve en yararlı
biçimde nasıl yapmalıdır? Bütün bu soruların cevaplarını vermek için
eğitimcinin eğitimde bilgisayar kullanımındaki rolünü ve eğitim ilkelerini
irdelemek gerekir. Eğitimde bilgisayar kullanımı konusunda oynayacakları
rollerini güçlendirmeleri için, eğitimcilerin şunlara önem vermeleri gerekir
(Arı ve Bayhan, 2002, s. 36, 38, 39):
1. Eğitimci
programlamayı ve bunun ne anlama geldiğini öğrenmelidir. Problem çözme aracı
olarak bilgisayarı kullanabilme ve değerlendirme birikimine sahip olmalıdır.
2. Bilgisayarı,
işlenecek konunun öğrenilmesinde kullanma deneyimine sahip olmalıdır.
3. Eğitimde tüm
gelişim alanlarını desteklemek ve pekiştirmek için bilgisayardan
yararlanmalıdır.
4. Bir bilgisayar
kullanıcısı olabilmeli, bilgisayarı kullanabilmeli, bilgisayar sözlüğü hakkında
bilgi sahibi olmalıdır.
5. Bilgisayarın
eğitimde kullanılmasıyla ilgili olarak olağanüstü beklentilerle işe
başlamamalıdır.
Türkiye'de
yapılan bir araştırmada öğretmenler, sınıflarında bilgisayar kullanımı
konusunda ki endişelerini, yeterli bilgisayar olmaması, öğretim programının
buna uygun olmaması ve öğretmenlerin bu konu da yeterince eğitilmemiş olması
olarak belirtmişlerdir. Bu sonuçlar, bu konu da başka ülkelerde yapılan çalışmalar
ile benzerlikler göstermektedir. Diğer gelişmekte olan ülkelerdeki gibi,
malzeme yetersizliği en önemli problem olarak belirtilmektedir. Diğer ülkelerde
olduğu gibi, öğretmen eğitimi Türkiye'de de en önemli problemlerden birisi
olarak görülmektedir (Çağıltay vd., 1998, s. 19-28).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder